Değişim. Kurgusu nasıl da zor anlaşılır. Kaldırması da zor kavraması da. Ama değişiyorlar,değişiyoruz. Ki odasındaki kalemliğin yerinin değişmesini kaldıramayanlardanız, en çok biz korkuyoruz. Yolların uzamasından, zamanın kısalmasından, kelimelerin anlamını yitirmesinden. Ve kaybetmekten de. Kaybetmekten ne kadar korktuysak da o kadar kaybettik. Gözü kara olamadık. Olanlara karşı çıktık, karşı çıktığımız her şeyi çok sevdik. Oyunlar oynadık. Oyunlarımızda kahramandık. Masumları kurtardık, kurtardığımız masumlardan bile korkarken. Sorgulamadık hiç güçsüzlüğü, gücü. Güçsüzleştikçe daha çok sevdik. Çok sevdikçe de güçlendik. Çok sevdikçe daha da korktuk, kaybetmekten, hayır kazanmaktan. Evet kazanmaktan. Kötüler daima kazanır derler ya kötü olmaktan korktuk. Mutlu olmaktan bile korkar olduk. Mutluluğun alışkanlık olmasından, normal olmasından. Mutsuzluğun hayali bir canavarmış gibi yataklarımızın altında beklediğini hissetmekten korktuk, yorganların altına saklandık.
İncinmekten korktuk. Hayır, incitmekten korktuk. İncitmekten
korktukça kelimelerin arkasına saklandık. Kelimelerden korktuk bedenlerimize
saklandık. Bedenlerden korktuk, içlerinde saklı olan sorulardan, sorgulardan.
Bedenlerden, sorulardan, sorgulardan korktuk kitaplara, yazılara saklandık. Ama
en çok da kendi yazdıklarımızdan korktuk, yani dünya üzerindeki en dürüst
şeyden. En gerçek olandan. Kendimizden, kendi duygularımızdan, kendi
bedenlerimizden korktuk. Bedenlerimizi kaybetmekten korktuk, ölümden korktuk en
sonunda da. Ölmekten de korktuk sağ kalmaktan da. Biz hep sağ kaldık ama
solumuzdakiler hep gittiler. Değişim.