Rüyalarımda bulanık sokaklar
görüyorum ve ıslak perşembeler. Haftanın başından çok uzak ama sonu da değil. Ortası bile değil. Islanmayı hak eden bir gün Perşembe. Sarı siyah sokaklar. Sıkı sıkı
giyinen yabancılar. O kadar korkuyorlar ki soğuktan. Kazaklar üstüne paltolar. Kalın
çoraplar üstüne uzun çizmeler. Oysa ‘ bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında
bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadife bir yıldız zerresi yani, yani
bu koskocaman dünyamız.’ Oysa hepsi bir gün
buz gibi olacak. Kalplerine kadar soğuyacaklar. Hiçlikte kaybolup bir kar
tanesi olacak üzerimize yağacaklar. Ondandır severim soğuğu da karı da. Her bir
kar tanesinde bir kaybolanın sesi gizli. Üzerime yağdıkça duyabiliyorum hepsini
sarı sokaklarım doluyor. Perşembelerim daha da ıslanıyor. Perşembelerim
ıslandıkça ‘yıldızlara basarak yürüyorum’.
Yere bakarak yürüyorum. Yıldızlara eğiliyorum.
Çiçeğim hangisinde? Arıyorum. Bulamayınca daha da mutlu oluyorum. Ben bulamayınca
tüm yıldızlar benim çiçeğimin evi oluyor, seviniyorum. Yıldızlara dönük
uyuyorum orada olduğunu biliyorum. Uykuya dalıyorum, rüyalarımda bulanık
sokaklar görüyorum ve ıslak perşembeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder